Hocalı Katliamı Ve Karabağ’a Yerleşen PKK
(Okuyacağınız bu yazı, sitemiz yazarlarından rahmetli Hurşit SARAL tarafından kaleme alınmıştır. Kendisini tekrardan rahmetle anıyoruz )
Merhaba arkadaşlar.
Hocalı kırımının / kıyımının bu yıldönümünde, yüce Tanrımın rahmet ve kayrası tüm şehitlerimizin üzerine olsun. Işığını onlardan esirgemesin.
Arkadaşlar;
İşte size, tam, tarihin ibret belgesi.
1980’li yılların sonlarına doğru Sovyetler Birliği’nin dağılacağı yönündeki sinyaller çoğaldıkça SSCB’nin diğer halkları gibi değişik Sovyet Cumhuriyetlerinde dağınık halde yaşayan Kürt topluluklar da hareketlenmeye başlandı. 1988 yılından itibaren Ermenilerin Dağlık Karabağ’ı işgal etmeye başlamalarıyla beraber Ermenistan Kürtleri anlaşılması zor bir tavır içine girmişlerdir. Çünkü Ermeniler işgal ettikleri yerlerde Kürt veya Türk diye herhangi bir ayırımlama yapmadan katliam ve sürgün politikaları uygularken Ermenistan’daki Yezidi Kürtleri, Ermenistan Umummilli Haraketi ile beraber Erivan’ın Tiyatro Meydanında yapılan ve Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a ilhakını isteyen mitinglerde faal bir şekilde iştirak ediyorlardı.
Ermeni liderler Dağlık Karabağ bölgesinde Azeri Türkleri ile artık ayrılmayacak derecede kaynaşmış olan Kürtleri bir yandan bölgeden kovarken diğer yandan da dağıttıkları ilanlarla bölgede hatta Ermenistan topraklarının da bir kısmını içine alacak ölçüde bir Kürt Muhtar Devleti kuracaklarını telkin etmeye çalışmaktaydılar. Ermenistan liderleri hatta bir Ermeni Kürt Federasyonu’ndan da bahsederek böylece sadece Dağlık Karabağ’ı değil hem de Azerbaycan’ın içlerine kadar uzanacak bir bölgeyi bu vasıtayla kontrol etmeyi planlamaktaydılar.
Ermenilerin bu türden vaatleri özellikle de “Yezidi Kürtler” arasında zaman zaman kısmen destek görmekte ve Dağlık Karabağ’da Azerbaycan’a karşı yürütülen savaşta az sayıda Kürt faal şekilde iştirak etmekteydi.
Azerbaycan’ın Alibayramlı şehrinden 17 Mayıs 1992 tarihinde Ermenistan’a geçerek “Kürt Azatlık Hareketi”ni kuran ve Laçin’in Ermenistan birlikleri tarafından işgalinden sonra da temelleri çok daha önceden atılan Ermeni-Kürt ittifakı neticesinde tarihi Türk yurdu olan Laçin’de “Kızıl Kürdistan”ı kurulduğunu açıklayan, Azerbaycan İçişleri Bakanlığı’nın eski bir çalışanı, Vekil Mustafayev aynı zamanda Azerbaycan’a karşı savaşacak bir silahlı birlik kurmak istemişse de bunda başarılı olamamıştır. Bu süreçte Sovyet Kürtleri ve özellikle de Ermenistan’daki Yezidi Kürtler faal iştirak ettiler. İlginç olan husus Kürtlerin Dağlık Karabağ’da ilan ettikleri bu muhtar kuruma yukarıda bahsi geçen Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin bayrağını ve amblemini aynen kabul ettiler.
Ancak bu kurum fazla taraftar toplayamadı ve ilanı yapılan bir kurumdan öteye geçemedi. Bunun önemli sebeplerinden birisi; Sovyetler Birliği’nin diğer bölgelerinden Kürtler Laçin’e göç ettirilemedi. Aynı zamanda Azerbaycan Kürtleri çoğunlukla Ermenilerle beraber olmaktan kaçındılar. 1992 yılının sonlarında Ermenistan’da iktidarı tamamen ele geçiren Taşnaksütyun Partisi’nin de bölgede Kürtler de dahil diğer azınlıklara olumsuz bakması da bu haraketi neticesiz bıraktı.
Ermenistan’da Batıdaki Ermeni lobileri destekli hareketler Kürt motifinin Batı kamuoyunda en az Ermeni meselesi kadar güncel olması düşüncesi sebebiyle, Ermeniler ile Kürtlerin bölgede bir federasyon etrafında birleşmeleri fikrini desteklerken, Tarihi “Daşnaksütyun” görüşü etrafında birleşenler ise Türklerin düşmanları ile dostluk kurulabileceğini kabul etmekle beraber “Müslüman Kürtlerden” uzun süreçli bir stratejik müttefikliğin söz konusu olamayacağını ileri sürmektedirler. İleri sürülen argümana göre, Kürtler tarihte her zaman Türklere Ermenilerden daha yakın olmuşlardır. Hatta Ermenistan’da yaşayan Kürtler bile o bölgelerde 1988 yılına kadar bulunan Azerbaycan Türkleri içerisinde ve onlarla beraber yaşamış ve hatta kısmen asimile olmuştur. Ermenilerle bu türden bir ilişki içerisinde olmayan Kürtler bir seçim durumunda Müslüman Türkleri seçecektir, şeklinde düşünülmektedir. Diğer yandan Kürt İşçi Partisi PKK’nin Türkiye üzerinde hak iddia ettiği topraklar aynı zamanda Taşnaksütyun’un tarihi toprak iddiaları içerisindedir.
Bu meselenin bir diğer boyutu ise gerek Batı ve gerekse de Rusya ve Ermenistan tarafından gündeme getirilen bu sorunda; Ermenistan’dan 1988 sonrası kovulan ve yine Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan tarafından işgali ile beraber bölgeden kovulan Kürt nüfusun bugün Azeri Türkleri ile beraber çadırlarda yaşıyor olmalarına rağmen Kürt nüfusun göç ettirildikleri topraklara geri dönmeleri hususu hep gözardı edilmektedir. 1988-1989 yılları arasında Ermenistan’dan 40.000 Kürt kovulmuş bir kısmı ise öldürülmüştür. Batıda Kürtlere beslenen genel sempati nedense burada gözardı edilmekte ve Azerbaycan Türkleri ile beraber Kürtlerin de Ermeniler tarafından kovuldukları bölgelere geri getirilmesi fikri pek destek görmemektedir.
Aslında bölgeye giden Kürt ve Ermeni misyonerlerin sayısında son dönemde ciddi bir artış vardır. Uluslararası Kürt İçtimai Teşkilatları Birliği Başkanı Merabis Samoyev ile beraber Mahmut Taha ve Mahmut Sengerin isimli Kürt temsilciler Ermenistan’ın işgal etmiş olduğu Dağlık Karabağ bölgesine üç günlük bir sefer düzenlemiş ve Ermeni temsilcilerle görüşerek Laçin ve Kelbecer ve Kubatlı bölgesinde BDT ülkelerinden ve özellikle de Irak’tan getirilecek Kürt aileler için bir kaç “Kürt yerleşim birimi” kurulması hususları görüşülmüş ve bu konuda anlaşmaya varılmıştır. İlk aşamada getirilmesi düşünülen Kürt sayısı 1500-2000 civarında olacaktır.
Sözde Dağlık Karabağ Hükümeti’nin Sosyal Güvenlik Bakanı Lenston Gulyan Hankendi’nde 2001 yılı faaliyet programını açıklarken Bakanlıkları tarafından bir programın hazırlandığını ve 2000 yılı içerisinde Dağlık Karabağ’a 194 ailenin getirilerek yerleştirildiğini ve 2001 yılı içerisinde ise bu faaliyeti hızlandıracaklarını bildirmiştir. Dağlık Karabağ’a göç ettirilen ailelere bir defaya mahsus para yardımı ve 20 yıllık düşük faizli krediler verilmektedir.
Ermenistan bir yandan Dağlık Karabağ’da bir Kürt oluşumu içerisine girerken diğer yandan da yıllardır Suriye’nin yaptığı “PKK’ya hamilik görevini” üstlenmek arzusundadır. PKK’nın Kuzey Irak’taki diğer Kürt guruplar tarafından sıkıştırılması, İran ve Suriye’nin de Türkiye ve ABD’nin baskısıyla PKK’ya bölgede verdiği desteğini çekme eğiliminde olması ve Türkiye’nin bölgede PKK’ya yönelik başarılı sınır ötesi harekatları PKK’yı yeni bir “yerleşim” alanı arayışına yönlendirdi. 1992’den beri Ermenistan ve Dağlık Karabağ’da faaliyette bulunan PKK için Ermenistan ve Dağlık Karabağ yeni “yerleşim” ve “kamp” yeri olarak seçildi.
Dağlık Karabağ hem Türkiye’nin direk temas hattı dışında olması, Ermenistan’ın kolaylıkla yardım gösterebileceği bir alanda olması, bölgenin uluslararası statüsünün daha tam olarak belirlenememesi ve Rusya’nın Gürcistan’da çıkardığı askeri birlik ve silahlarını Ermensitan ve Dağlık Karabağ’a yerleştirmesiyle beraber PKK’nın daha kolay silah ve mühimmat temin edebilecek olması, diğer yandan da bölgenin coğrafi olarak PKK için doğal bir kamp alanı olması açısından Dağlık Karabağ bölgesi seçilmiştir.
PKK’nın bölgede varolan ağırlığı 1999 tarihinden itibaren gözle görülür bir artış gösterdi ve artık bölgedeki PKK kamplarında geniş ölçekli “silahlı eğitim” verilmeye başlandı. Bu arada Irak ve İran üzerinden PKK militanlarını Ermenistan’a geçme çalışmalarında bir artış olduğu da gözlemlenmektedir. En son Naçivan üzerinden Ermenistan’a geçmek isteyen 5 Irak vatandaşı ile beraber toplam 13 “yezidi” Kürt’ün Nahçivan makamlarınca yakalanması da buna işaret etmektedir. Ancak genel olarak şunu da ifade etmek gerekir ki, Terör faaliyetlerine karışmış Kürtlere Ermenistan kucak açmış olmakla beraber Azerbaycan içerisinde de bu grupların faal oldukları gözlenmektedir.
Ermeniler bir yandan bölgede asırlardır yaşayan ve Azerbaycan Türkleri ile kaynayıp karışan Müslüman Kürtler kovulurken, diğer yandan dışarıdan Ermeniler için daha “güvenilir” saydıkları BDT ve Suriye, İran ve Irak’tan Kürtler bölgeye getirilmektedirler.
Azerbaycan bölgelerinde daha önceden yaşayan Kürtlerden ziyade Ermenistan’dan 1988 tarihinden itibaren göç ettirilen Kürtler PKK’nın etkisi altına girmişlerdir. Bu açıdan bakıldığında Türk karşıtı faaliyetlerde bu unsurlardan daha geniş istifade edilmektedir.
1992 yılından beri PKK Ermenistan ve Azerbaycan’da faaliyet göstermektedir. Özellikle Türkiye ile Azerbaycan arasındaki zayıf sınır noktalarından da istifade ederek PKK üst düzey yöneticileri sık sık Nahçivan’a ve Bakü’ye gitmektedirler. PKK unsurları maalesef ki, Azerbaycandaki bazı çevrelerden destek dahi görmektedir.
1996 yılında Rusya Federasyonu’nun Yaroslav şehrinde toplanan Kürt Harekatının 3. Kurultayı’nda Kürt Harekatının önemli liderlerinden birisi olan, BDT ve Doğu Avrupa sorumlusu Mahire Veleta Azerbaycan arazisi içerisinde “Kızıl Kürdistan”ın mutlaka kurulması gerektiğini ısrarla vurgulamıştır. Yine aynı şahıs tarafından ortak sorunlarda ve ortak düşmana karşı Kürtlerin Ermenistan ile müttefik oldukları vurgulanmıştır.
Bölgedeki Kürt nüfusuna yönelik Ermenistan’ın uygulamış olduğu bu trajediye rağmen Kürt kartını kullanmaya kalkması büyük bir çelişki gibi görünse de bölgedeki Kürtler arasındaki dayanışmanın milliyet esasından ziyade din esasına dayandığını da göstermektedir. Zira kendi kardeşlerinin sürülmesine ve göçmen duruma düşürülmesine seslerini çıkarmayan ve Ermenistan’da uysal bir şekilde yaşamaya ve Ermeni hükümetinin politikalarına alet olmaya devam eden yaklaşık 10 bin civarındaki Yezidi Kürt nüfusu Ermenistan’ın Türkiye düşmanlığına alet olmaya devam etmektedir. Ermenistan’da yaşayan “Yezidi” Kürtlerinin dini inançları üzerinde Yahudilik, Ateşperestlik ve Müslümanlığın motifleri görülmektedir.
Hurşit Saral
* Bu yazımetni çalışmalarımda, sayın Sinan Oğan / TÜRKSAM Başkanı’nın çalışmaları kaynak oluşturur
Sevgiyle kalınız.