GENELDE ÜZEN FUTBOL, NİHAYET GÜLDÜREN ATLETİZM!

Son iki haftada futbolda önce üzüldük, sonra üzüntü yanında biraz teselli de bulduk. Atletizm de ise Barcelona’daki Avrupa Şapiyonası’nda tarihimizde ilk kez 4 madalya alarak nihayet gülebildik. Üstelik bunların 3’ü altın ve 1’i gümüş…

Önce Futbola Bakalım:

Avrupa kupalarında eleme turu oynayan 3 büyük kulubümüz Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe, Avrupa’nın üçüncü sınıf takımları sayılabilecek rakipleriyle yaptıkları eleme turu maçlarının ilklerinde başarısız sonuçlar aldılar.

Önce, kadrosunu takviye eden Galatasaray, kendi sahasında OFK /Sırbistan ile, 2-0 önde oldığı maçta 2-2 berabere kalarak büyük şaşkınlık yarattı. Yeni sezonun transfer şampiyonu olan Beşiktaş deplasmanda oynadığı ilk maçta rakibi Plzen/Çekya ile 1-1 beraberliği zor kurtardı. Yıldızlar topluluğu Fenerbahçe ise, dış sahadaki ilk maçında Young Boys/İsviçre ile, önde iken 2-2 berabere kalarak yine futbolseverleri üzdü…

Genel beklenti, bu üç seçkin takımımızın daha ilk maçlarında turu atlayabilecek sonuçlar alacağı yönünde idi. Ama üçü de galibiyet alamayarak, daha sezonun başında taraftarlarını endişeye düşürdü. Neyse ki bu eleme turlarının daha ikinci maçları vardı…

Geçen hafta oynanan rövanş karşılaşmalarında ise Fenerbahçe ile üzüntümüz maalesef daha da arttı. Galatasaray ve Beşiktaşla ise teselli bulabildik. Alınan sonuçlar şöyle:

Fenerbahçe Saracoğlu’nu dolduran muhteşem seyircisinin önünde Young Boys’a beklenmedik şekilde 1-0 yenilerek büyük bir hayal kırıklığı yarattı ve maalesef elendi. Üstelik çok büyük bir maddi avantajı da kaçırmış oldu. (Buradaki bir tesellimiz, kaçan bu büyük mali imkanın Bursaspor’a gidecek olması…)

Galatasaray deplasmanda (erken gelen iki gol ve kırmızı kartın da yardımıyla) OFK’yı 5-1 gibi bir sonuçla geçerek, kendini taraftarlarına şimdilik affettirdi. Beşiktaş ise, kendi sahasındaki ikinci oyunda (rakibin 2 kırmızı kartının da katkısıyla) Plzen’i 3-0 yenerek, endişe bulutlarını dağıttı ve tur atlayan taraf oldu…

Dördüncü büyüğümüz ve Anadolu’nun en büyüğü kupa şampiyonu Trabzon ile, Anadolu’nun ikinci büyüğü ya da beşinci büyüğümüz lig şampiyonu Bursa, Avrupa  kupalarına doğrudan katılacaklarından; bu takımlarımızın yaşananlardan ders alarak, önümüzdeki haftalardaki Avrupa maçlarında çok dikkatli ve özverili davranmalarını diliyoruz…

Atletizmde Güldük:

İspanya’nın Barcelona kentinde yapılan 21. Avrupa Atletizm Şampiyonası Türkiye için tam bir şölen olmuştur. Önce Elvan Abeylegesse’nin 10 bin metrede altın madalya alması, ardından büyük yeteneğimiz Nevin Yanıt’ın 100 metre engellide birinci olması, daha sonra da 5 bin metrede Alemitu Bekele’nin altın ve Elvanın da  gümüş madalya kazanması Türkiye’de ve özellikle spor camiasında çok büyük bir sevinç ve coşku yaratmıştır.

Kimse bu büyük başarıyı “devşirme” olayına bağlamasın. (Aslında bu tür imalara en güzel cevabı Elvan “Ne mutlu Türküm diyene” diyerek vermiştir.) Kaldı ki, bu saplantı içinde olanlar, biraz da Barcelona’da yarışan diğer “Avrupalı” atletlere baksınlar: İngiliz, Frasız, İspanyol…atletlerin acaba kaç tanesi “devşirme” değildi?…

Bize milletçe büyük mutluluk yaşatan bu sporcularımızı ve kendilerini Türk atletizmine kazandıran kişi ve kuruluşları candan kutlarken; Avrupa’nın atletizm devleri arasında takım halinde beşinci olduğumuz bu şampiyonada aldığımız sonucun spor tarihimizde ve özellikle atletizm dalında bir milat olmasını diliyoruz.

Neler Yapmalıyız?

Tüm dünyada olduğu gibi, bizde de futbol milyonlarıın büyük ilgi odağı olan en önemli spor dalıdır.. Öyle ki, başta dört büyükler olmak üzere, şirketleşen ve halka açılan kulüplerimiz; ürün satış mağazaları, birer kar merkezine dönüşen stadyumları, isim hakları ve reklam gelirleri vd. etkinlikleriyle futbolu tam bir ticaret sektörüne dönüştürmüşlerdir. Bu nedenle de çok büyük paralar bu alana kayıyor ve yaşanan yoğun rekabet nedeniyle transferlere on milyon dolarlar harcanıyor.

Ne var ki, futbolda dışarda aldığımız sonuçlar sevindirici olamıyor. Ayrıca, genelde profesyonel yönetimden yoksun spor kulüplerimizin mali yapıları güçsüz… Bu yüzden futbol dışı dallara (basketbol ve voleybol hariç) ayrılan mali kaynaklar da yok denecek kadar az.  Bunların başında ise “üvey evlat” işlemi gören atletizm geliyor. Barcelona’nın bir mali milat olabilmesi için şu önlemler üzerinde durmalıyız:

* Bu tür başarılarla genç kuşaklarda “ben de başarabilirim” özgüvenini yaratarak, başta atletizm olmak üzere sporun çeşitli dallarında yeni yetenekler öne çıkarılmalı ve yeterli mali imkana kavuşturulmalıdır. Burada medyaya da büyük görev düşüyor. (İlk Avrupa şampiyonumuz Süreyya Ayhan atletizmde, Neslihan Demir voleybolda ve NBA’daki Hidayet Türkoğlu ile Mehmet Okur geçen yıllarda bu konuda birer kıvılcım olmuştu.)

* Devlet, eğitim sistemimiz ve teşvik mekanizmalarıyla futbol dışı spor sektörlerimize mutlaka sahip çıkmalı, onları kaderlerine terk etmemelidir.

* Spor kulüplerimizin futbol dışı dallarda daha aktif olmaları, özellikle futbol için milyonları adeta saçarken, atletizm vd. için bunun belli bir yüzdesini ayırmaları yeni bütçe normları getirilerek sağlanmalıdır.

* Holdinglerimiz ve büyük şirketlerimiz, yerliler yanında yabancı yetenekleri ve ünlü hocaları daha kapsamlı ve kurumsal olarak Türk sporuna kazandırmalıdır. Bu konuda vergi teşvikleri de olabilir.

* Yerel yönetimler ve özellikle BŞB’ler futbol dışı dallarda sportif faaliyet göstermelidir.

* Ve nihayet medyamız (Özellikle İstanbul medyası); sporun  sadece futbol, futbolun da yalnızca üç büyüklerden ibaret olduğu saplantısından kurtulmalı, haberlerinde daha ölçülü davranmalıdır. (Bir yabancı “ünlü (!)” futbolcumuz başını kaşısa yarım sayfa haber oluyor; örneğin karatecimiz altın madalya alsa, haberi birkaç satıra sıkıştırılıyor. Dahası, ekranlarda varsa yoksa futbol ve “üç büyükler”in malum futbolu bıkmadan usanmadan saatlerce konuşuluyor… Bu ayrımcılığa ve kör gidişe “yeter artık” diyoruz!..)

Bu gönderiyi paylaş